top of page
  • Yazarın fotoğrafıHilal Şen

Vejetaryen olsam yetmez mi?

Vejetaryen kişi et, balık, kümes hayvanları tüketmeyen kişilere denir.


Kişiler vejetaryen oldukları zaman bir canlının öldürülmesinden dolaylı ya da doğrudan yoldan bir etkilerinin olmadığını düşünüyorlar. Vejetaryenlik ve vejetaryen olan sistemde, hayvancılık sömürücülüğün devamı niteliğindedir.


mutlu inekler, serbest gezen tavuklar, az sömürü yoktur.


Sofralara yiyecek olarak sunulan hayvanın, tabağa insanın damak zevkine göre dereceli bir şekilde pişirilip gelene kadar ne gibi acılar çektiğinin bilincinde olsak bile bir yumurta ya da bir süt ürününün kişinin kendisine nasıl ulaştığı hakkındaki düşünceleri hala daha masumane görünebiliyor.


Bir mezbaya gittiğinizde sömürüye direkt tanık olabiliyorsun ama marketteki yumurtaya uzanırken bu endüstrinin iç yüzü hakkında çok fazla fikre sahip olmayabiliyoruz. Vegan olmak için bahaneler kitabından bir alıntı paylaşacağım: “Kasaplık piliçler çok çabuk büyüyerek 6-7 haftalıkken yetişkin hallerine ulaşırlar ve kesime yollanırlar. Piliç tavuk kesimhanelerini ziyaret eden insanların ifadesine göre; Tavuklar ne kadar yetişkin görünürlerse görünsünler yine de civcivler gibi ciklemektedirler. Aslında bunun sebebi de hala bebek olmalarıdır.” Burada esas gönderge'nin anlamını yitirdiği bir durumdan bahsedebiliriz.


İnekler, koyunlar kendi yavrusu dışında süt üretmek üzere dünyaya gelen canlılar değildirler. Hamileliğe ve doğuma karşı hormonal bir tepki olarak süt üretmektedirler. Her dişi nasıl oluyor da doğumdan sonra sütünü sadece yavrusuyla paylaşıyorsa ve bu çok olağan bir durumken başka bir canlının memesi ve sütünde kendimizi nasıl bu kadar hak sahibi görebiliriz?



Süt ineklerin memelerine öyle kendiliğinden gelmiyor. Süt sektöründe önce ineğin hamile kalması gerekiyor. Dişi suni yöntemlerle döllendiriliyor. Hamilelik sürecinde ineğin ürettiği süt kendi yavrusuna yetecek kadar olduğundan ve bu sütün insanlara da yetmesi gerektiğinden sektör bu sütü 2-3 katına çıkarmak adına doğal olmayan takviye yöntemler kullanıyor. Doğan yavru daha ilk sütünü dahi içemeden annesinden ayrılıyor.


Bir ineğin ortalama ömrü 22-24 yıl arasında olmasına rağmen bu endüstri için verimli ömür 6-7 yıl olduğundan çoğu bu yaştan sonra hayatına son verilmek üzere zincirden ayrılıyor.


Anne sütünden mahrum kaldığı için gelişimi sekteye uğrayacak olan buzağı birçok takviye ile hayata tutunmayı becerebiliyor. Daha sonra dişi olması halinde annesiyle aynı kaderi paylaşıyor. Erkekse de muhtemelen yeterli büyüklüğe ulaştığında kesiliyor.


Çiftliklerde verim alınan hayvan dişi olarak kabul edilmiştir. bir çiftlik için erkek doğan hayvanlar ekonomik olarak sürdürülebilir değildir bu yüzden erkek doğan hayvanlar bir süre sonra ölümle yüzleşmek zorunda kalmaktadır. Vejetaryen olduğunuzda sofranıza gelen süt ve market raflarındaki paketlenmiş gıdaların geri planında annesinden ayrılan buzağı' nın ayrılığının üzüntüsü de ne yazık ki o paketlenmiş gıdanın içerisinde bulunuyor.


Mubi' de yayınlanan "inek" belgeselinde de hayvanların memeleri 7/24 pompa makinalarıyla çekildiğinden bir süre sonra enfeksiyon oluşuyor. Buna ise mastitis deniyor. Memelerden cerahat ve kan gelmeye başlıyor ve bu da süte karışıyor. Bu durum ise pek sağlıklı gözükmüyor. Aslına bakarsak hayvansal süt tüketmenin kendisi sağlıklı değildir.




Vejetaryen yerine vegan olmanın inanın ki yaşamı sürdürmek anlamında bir zorluğu yok tam tersi kolaylığı var. gıdadan alınan besin doğrudan topraktan alınmalı araya aracı olarak bir hayvanın girmesine gerek yoktur. Veganlık zararsız, etik, sürdürülebilirdir bu yüzden Vejetaryenlığı bir aşama olarak görebilirsiniz.




bottom of page